Hayata Yan Pencereden Bakan Film: Medianeras

Mehmet Bağır
Hayata Yan Pencereden Bakan Film: Medianeras

Terk edilmiş bir ülkenin aşırı kalabalık şehri Buenos Aires’te insanın kendi estetik ve ahlaki çarpıklıklarını temsil eden, kimi uzun ama orantısız, kimi orantılı ama tarz yoksunu pek çok çarpık bina… Ve ardından “Hiçbir mantığı olmayan bu binalar tıpkı hayatlarımız gibi kötü bir planlamanın eseri. İnsan eli değen her şey gibi binalarda birbirimize olan farklılığımızı yansıtıyor” diye fısıldayan bir ses…  Arjantinli yönetmen Gustavo Taretto’nun 2005 tarihli aynı isimli kısa filminin yeniden çevrimi olan, kapitalist düzenin şehir üzerindeki yansımasını romantik bir hikâyeyle izleyicisine yansıtan bir film; Medianeras.

İngilizceye Sidewalls, Türkçeye Yan Duvarlar olarak çevrilen filmin iki ana karakterinden biri olan Martin [esas oğlan], şehir korkusundan dolayı neredeyse evinden hiç dışarıya çıkmayan, tüm ihtiyaçlarını internet üzerinden karşılayan bir web tasarımcısıdır. Filmin diğer ana karakteri Mariana [esas kız] ise,  dört yıllık ilişkisini sona erdirmiş, kapalı alan fobisi olan ve henüz hiçbir şey inşa etmemiş bir mimardır. Kalabalık şehre ve çağın getirdiği çeşitli sorunlara rağmen benzer zevklere sahip olan bu iki insanın buluş[ama]ma hikâyesi, beraberinde getirdiği sosyal mesajlar ile birlikte daha çok edebi ve fotoğraflar üzerinden anlatılmaktadır.

Martin, insanlar arasındaki iletişim eksikliğinin, depresyonun, intiharların, hareketsizliğin, aile içi şiddetin, obezitenin ve hatta kablolu kanal sayısındaki artışın mimar ve mühendislerin suçu olduğunu düşünür. Nefes almayan akciğeri için tek pencereli odasında iletişim kurduğu iki şey vardır; sevgilisinden kalan köpek [zuzu] ve interneti olan bir bilgisayar. Uyumaya bile bilgisayarından daha az vakit ayıran Martin, bunun meyvesini oyunlarda elde ettiği başarı ile almıştır [17 kez lig şampiyonluğu, Wimbledon’da Federer’e karşı 4 galibiyet ve Carleone ailesinin babası olması]. İnternette tanıştığı kadınlar ise ona hep Big Mac aldatmacası gibi gelir çünkü McDonald’s menüleri de sadece fotoğraflarda daha büyük ve lezzetlidir. Psikiyatristinin tavsiyesine uyarak fotoğraf çekmeye başlaması ise onun için gözle görülmeyen güzellikleri arama sanatıdır.

Mariana ise mimarlık yapacağı zamana kadar bazı dükkânların vitrinlerini düzenlemekle uğraşır çünkü kendi hazırladığı vitrinlere bakıldığında birilerinin kendisi ile ilgilendiğini hisseder. Tıpkı Martin gibi yalnız ve şehir korkusuyla yaşayan Mariana, yirmi yedi kolilik düzensiz hayatı içerisinde vitrin mankenlerinin üzerine sarılı naylonların hava kabarcıklarını patlatır [kendi hayatını patlatmamak için]. Öte yandan 14 yaşından beri yanından ayırmadığı Wally Nerede? [Martin Handford’un çocuklar için yazdığı ve ilk kez 1980’lerin sonunda yayınlanan bulmaca tarzındaki kitap. Türkçeye Ali Nerede? adıyla çevrilen kitapların Amerika’da ki adı Where’s Waldo?] kitabını sık sık eline alır ve Wally’i şehir içinde bulmaya çalışırken kendi kendine söylenir; “Kimi aradığımı biliyorken onu bulamıyorsam, kimi aradığımı bilmeden onu nasıl bulacağım?”

İşte böylesine iki karakter aslında sırtını nehre dönen bu şehirden hiçbir şey beklemez. Çünkü bu şehir ufak bir balkonda üç kez pedal çevirerek bisiklet sürmeye çalışan bir çocukla ve sahibinin onu balkona bağlaması ile intihar eden bir köpekle iç içedir. Fakat filmi izlerken izleyicinin aklında tek bir soru vardır; Acaba birbirlerini görecekler mi?

Birbirilerinden habersiz yolda, markette ve yüzme havuzunda pek çok kez karşılaşmalarına rağmen ilk konuşmalarını internet üzerinden yapan Martin ve Mariana, tam buluşmak için telefon numaralarını kaydedecekken elektriklerin kesilmesi, izleyicide “Nasıl buluşacak bunlar?” sorusunun cevabını almayı biraz daha erteler. Fakat karmaşık şehir hayatının içerisinde dört duvara hapsolmuş, kendisine dahi yabancılaşan bu iki insanın ruh eşlerini arayışları, evlerinin yan duvarlarına bir pencere açmaları ile değişir. İşte tam bu anda bir ses bize şunları söyler; “Tüm binaların işe yaramaz bir yüzleri vardır. Bahsettiğim ne ön ne de arka yüzü binaların; yan duvarlarından söz ediyorum. Bizi ayıran, bize zamanın geçişini, isi ve kiri hatırlatan büyük yüzeyler. Medianeras bize en kötü yanlarımızı gösterir; güvenilmezliği, defoları, geçici çözümleri ve halının altına süpürdüğümüz pisliği yansıtır.”

Sonuç olarak birbirine bu kadar yakın olup, birbirlerini tanı[ya]mayanların yaşadığı büyük şehirlerin insanlarına ve binalarına yan pencere metaforu ile cevap veren film, büyük şehirlerin ruhsuzluğuna, kapitalizme ve insanın kendisine sadece aşktan aldığı destek ile karşı koyabileceğinin mesajlarını verir.

Bu içeriğe emoji ile tepki ver
3 kullanıcı tepki verdi
Bunlar da ilginizi çekebilir
Benzer yazıları okuyabilirsiniz.
1 Yorum
Yorumları okuyabilir ve cevaplayabilirsiniz.
MEDIANERAS – Ne İzlicez
5 sene önce

[…] : Balta Dergi Yazar     : Mehmet […]

Yorum Yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlendi.