Duyguları Olan Bir Balon; Le Ballon Rouge

Mehmet Bağır
Duyguları Olan Bir Balon; Le Ballon Rouge

Sinemada, İtalyan Yeni Gerçekçilik akımının ardından 1950’li yıllarda Fransa’da ortaya çıkan Yeni Dalga, yönetmenlerin filmlerini tıpkı bir yazarın kitap yazması ya da bir bestecinin müzik parçasını yaratması gibi yorumlamasını ele alıyordu. Böylece sinema, stüdyolarda çekilen Hollywood filmlerinin aksine amatör oyuncular ile birlikte Paris sokaklarına indi. Artık filmler, sabit olmayan kamera hareketleri ile dönemin toplumsal ve siyasi olaylarına eğiliyordu. Öte yandan klasikleşmiş senaryoların yerini, birbirinden bağımsız konuların işlendiği daha merak uyandırıcı anlatımlar alıyordu.

Özellikle biçimsel ve anlatımsal olarak Yeni Dalga Akımı içerisinde değerlendirilebilecek bir film olan Le Ballon Rouge (Kırmızı Balon), 1957 yılında En İyi Özgün Senaryo Akademi Ödülü’nü kazanmasının yanı sıra, kısa film kategorileri haricindeki kategorilerde Oscar kazanabilmiş tek kısa film. 1956 yılında Albert Lamorisse tarafından çekilen 34 dakikalık filmin yapımcılığı ve senaristliği de yine yönetmenin kendisine ait. Ufak bir çocuğun kırmızı bir balon ile yaşadığı arkadaşlığı anlatan filmin oyuncu kadrosunda ise, Lamorisse’nin kendi çocukları olan Pascal ve Sabine yer alıyor.

Yok denecek kadar az diyaloğun bulunduğu film, Pascal’ın bir sokak lambasında asılı kalmış kırmızı balonu bulmasıyla başlıyor. Yönetmenin balona insani özellikler yüklemesi zamanla balonla Pascal arasında sıkı bir ilişkinin kurulmasına yol açıyor. Balon ile Pascal arasındaki bu sıkı dostluk, bir süre sonra izleyicide de kırmızı balonun bir balon olduğunun unutulmasına ve sanki filmdeki bir karaktermişçesine algılanmasına neden oluyor. Çünkü filmin ana karakteri diyebileceğimiz kırmızı balon, Pascal’ı her yerde takip ederek yanından bir an olsun ayrılmıyor. Annesi balonu pencereden bıraktığında bile balon Pascal’ı kapıda bekliyor. Pascal ise yolda yürürken balonun ipini bile tutmaya ihtiyaç duymuyor çünkü balon onu hiç terk etmiyor.

Toplumdaki eğitim, din ve aile kurumlarının baskıcı rejimlerine bir eleştiri niteliği taşıyan film, bunu balonun düzen bozucu bir tehdit olması üzerinden izleyicisine iletiyor. Fakat balon ile Pascal’ın baskıcı rejimler karşısındaki dik duruşu ve finalde karşılaşılan muhteşem sahne, bu konudaki en akıl dolu cevabın verilmesini sağlıyor. Sonuç olarak Kırmızı Balon, izleyicisine çocukluğun masumiyetini ve saf sevgiyi göstererek, umudun her zaman kazanacağının mesajını veriyor.

Bu içeriğe emoji ile tepki ver
28 kullanıcı tepki verdi
Bunlar da ilginizi çekebilir
Benzer yazıları okuyabilirsiniz.
0 Yorum
Yorumları okuyabilir ve cevaplayabilirsiniz.

Yorum Yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlendi.