Unutulmaz
- NİSAN 10, 2019
- 0
- 1

Ne kadar yorulduğunu dinlenirken fark edebilmişti. Gözlerinin yandığını hissediyordu. Biraz rahatlamak için göz kapaklarını indirmişti ki, ansızın bir görüntü belirdi karanlıkta. Biraz sonra da bir ses… İşte yine o ses! Gözlerini açtığında o görüntüden kurtulabilmişti ama ya o ses neydi? Ne kadar kaçmak, kurtulmak istese de bir türlü peşini bırakmayan bu azap… Fâni endişelere dalmışken kısa süre de olsa kurtuluşa erdiğini düşündüğü o ses, anlık bir boşluğunu beklemişti sanki ıstırap denen hançeri bağrına saplamak için. Bugün yine zihnini tırmalamaya başlamıştı. Kurtulmak için çabaladıkça ayyuka çıkıyor, bir sağa bir sola sendeleyip savrulmasına neden oluyordu. Nihâyetinde de kendini duvarlara vurur vaziyette buluyordu işte. Elleri kulaklarında usulca yere çömeldi. Yine kalbi ıstırap verici cümlelerine başlamıştı. Ne zaman o sesten kurtuldum, diye sevinecek olsa kalbi durdururdu onu, çünkü asla affetmiyordu. Ne zaman bağışlanma dilese kelimelerini eline sığdırıp kapıyı kapatıyordu yüzüne.
O bir zamanlar dara düştüğünde, düşüncelerinden yorulduğunda ”zaman” kelimesini tekrar tekrar idrak eder, onun yumuşak kucağına sığınmak isterdi. Çözümün zamanın elinde olduğuna inanır, böyle sükûnete ererdi. Fakat bu derdine karşı zaman bile şefkâtsiz olmuştu. Delicesine güvenip teselli bulmayı beklediği sâdık sevgili artık yüzüne bile bakmıyordu. O günden sonra kalbi ile yolunu ayırmış zaman denen mefhuma inanamaz olmuştu. Her şey işte o gün başlamıştı.
”Bana yardım edin, canım çok yanıyor!”
O gün kendine uzatılan o küçük ele kayıtsız kalmamalıydı. O çocuğun görüntüsü aklından çıkmıyor, her seferinde aynı şiddetle onu rahatsız etmeye devam ediyordu. Gördükleri karşısında gözlerini kapatmamalıydı. İçinde ruhu barındıran bu duyuyu kapatmasaydı, bugün bu ıstırabı çekmeyecekti. Gördüklerinin üzerini örttüğünü düşünüyordu hâlbuki, ruhunun üzerine kara bir örtü inmişti çoktan. İtibârını düşünmüştü. İtibârını kurtarmak için o gün haysiyetinden vazgeçmişti. Kendini durdurmaya çalışan gözlerini açmasını isteyen kalbini bir kenara atmış, konuşmasına bile izin vermemişti. O gün susturduğu kalbi bugün bir daha susmamaya, en şiddetli sözcüklerle onu yaralamaya ant içmiş gibi davranıyordu. İşte o gün söz verdi kalp ve zaman birbirine. Kalbi onu asla bağışlamayacak, zaman asla teselli vermeyecekti.