Not: Takip

Havva Akel
Not: Takip

 “Herkesin tutacağı bir söz, saklayacağı bir sır, güveneceği bir kişi vardır.”

Size de oluyor mu, sanki birilerin sizi izliyormuş gibi geldiği zamanlar? Son iki gündür fazlasıyla böyle hissediyordu N. Her zaman dikkatli davrandığı için belki de her hareketi bir uyarıcı gibi görmeye başlamıştı. Kuruntu? Hayır, hayır, bir şeyler farklıydı! “Şüpheye yer yok. Şüpheye yer yok!” içinden sürekli tekrarladığı cümle olmuştu. Bu kuşku içindeyken eve öylece gidemezdi. Hemen sokağın solundan dönüp kalabalığın arasına karıştı.

Bir kafede bir kaç bardak çay -belki on-  içtikten sonra eve gitmeyi düşündü. Bu kadar çayı demli ve şekersiz içmesi içini iyice kıymıştı. Ama dışarda yemeği de hiç sevmezdi; eve gitmeliydi. Hatta şu geçmek bilmeyen kuşku içine yerleşmeseydi sabahtan beri kaynayan demli çayı da içmezdi. O kendisinin demlediği taze ve açık çayı severdi.

Ara sıra elindeki deftere bir şeyler karalıyor ve her çay söylediğinde etrafını kolaçan ediyordu. İçinden tekrar, “Şüpheye yer yok. Şüpheye yer yok!” dedi. Aslına bakılırsa bu içine düştüğü durumdan kaynaklanıyordu. Merakı kamçısı, öğrendikleri korkusu olmuştu. Kara deliğe çekilir gibiydi. Her adımda tehlikenin içine sürükleniyordu adeta.

Ah! Şu an evde olsa -en güvende hissettiğini yerde- yumuşacık battaniyesine kavuşsa içine gömülüp kafasını bile dışarı çıkarmadan günlerce uyuyacaktı. “Eve gitmeliyim. Bir an önce.”  diyerek kalktı. Hesabı ödemeye giderken yanından geçtiği desenli aynadan kapının sağında şapkalı birinin sanki ona baktığını hissetti ve hemen arkasını döndü. Kimse yoktu. Hayal miydi? Hayır. Artık şüpheye yer yoktu. Peşinde biri vardı. Kapıya koştu. Etrafa bakındı. Gözü kafenin sağında kalan dar sokağa -geldiği yöne- takılı kaldı. Bir cesaret tam peşine düşecekti lakin çayların parasını ödemediğini hatırlatmak için yanında bir garson belirmişti, “Hanımefendi,  ödeme yapmadan çıktınız dışarı.” Özür dileyip kasaya yöneldi. Durum şu ki, kesinlikle takip ediliyordu ve bunu fark ettiği ortaya da çıkmıştı. Hızlıca düşündü, “Hesabı ödediğimi gördükleri için hala içeride durmam bu durumu onaylar nitelikte olacak ya da dışarı çıksam hemen olmasa bile iki sokak ötede ıssız bir köşede bu takip son bulacak. Ev! Beni takip ediyorlarsa evimi zaten biliyorlardır.” Bunları düşündüğü o kısa anı kasadaki kızın, “Paranızın üstü.” demesi bozdu. “Para üstü?”  Kızın eline bile bakmamıştı. “Pardon ama ben ödememi karttan yaptım.” Kız tedirgin bir ses tonuyla, “Efendim, paranızın üstü.”  derken kızın titreyen elleriyle bozuk para ya da bozuk para olmadığını sonradan fark ettiği kâğıt parçasını, hayır küçük bir zarfı kendisine uzatmış olduğunu gördü. Kız bir yandan da kapıya doğru bakıyordu. N, bir kez daha arkasını döndü. Bu sefer bir çift içeri giriyordu.

N, dışarı çıktığında zarf hala elindeydi. Etrafına şöyle bir göz gezdirip bir iki adım ilerisinde duran çöp kutusunun yanına gitti. Zarfı fark edilecek bir mesafeye kadar kaldırdı ve yırtıp çöpe attı. Yüzünde muzip bir gülümseme belirdi, “Mesaj yerine ulaşmıştır.” Bu gösteriyle onları umursamadığını, onlardan korkmadığını ilan mı etmiş oluyordu? Talihsizlik. N, artan güvenini de yanına alıp elini kolunu sallayarak yürümeye başladı. Başı dik, adımları sağlam ama kalbi yerinden fırlayacak gibi başına buyruk. Bir yandan nefesini kontrol etmeye çalışırken bir yandan da “Şimdi olmaz, şimdi olmaz!” diyerek arkasına dönmemek için kendiyle savaşıyordu.

Dar sokaklardan çıkıp caddeye yöneldi. Her adımını dikkatli atan N, bu sefer içinde olduğu durumdan kaynaklı olsa gerek yolun karşına geçerken neredeyse ölümle yüz yüze geliyordu. İşte, o an biri onu kolundan tutup çekti. Korkudan titreyen gözlerini dahi açamayan N,  kurtarıcısının ya da şu an daha çok onu takip eden şapkalı sandığı kişinin, “İyi misiniz, bir şeyiniz yok ya?”  sözleriyle biraz kendine geldi ve gözlerini açtı. Yüzünde birkaç duygu iç içeydi, “İyiyim. Şapkanız yok. Şu an gerçekten çok iyiyim.”

Gün ne kadar da uzun sürmüştü. Nihayet evine kavuşan N, bir şeyler atıştırıp derin bir uykuya daldı. Ne kadar zaman geçtiği bilinmez şiddetle çalan zilin sesine zar zor uyandı. Uğultu kümesi halinde sesler duysa da ne olduğuna anlam veremedi. Ayağa kalmaya çalışsa da dönen başı buna engel oldu. Bir ağrı. Sendeleyerek oturdu. İstemsizce ellerini başına koydu ve tuhaf bir hisle birkaç saniye sonra birden çekiverdi. Loş ışık altında gördüğü şey onu şok etmişti ve sesler biraz daha netti. Ellerinde kan, kapısında polis vardı.

Bu içeriğe emoji ile tepki ver
16 kullanıcı tepki verdi
Bunlar da ilginizi çekebilir
Benzer yazıları okuyabilirsiniz.
 
Hikâyenin Başa Sarmasıdır
  • ARALIK 17, 2020
  • 1255 görüntülenme
 
Gayya Kuyusunda Aşk
  • AĞUSTOS 23, 2020
  • 1486 görüntülenme
0 Yorum
Yorumları okuyabilir ve cevaplayabilirsiniz.

Yorum Yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlendi.