Buruk

Şule KAYAN
Buruk

Kapkaranlık bir sokakta hızlı adımlarla tereddütsüz yürüyordu. Hangi sebeple yürüdüğünü ne zaman buraya geldiğini düşünmeye başladı büyük bir kaygıyla. Fakat cevap bulamamıştı. Tek bildiği ayaklarının sorgulamaksızın yürümeye şartlanmış gibi onu çekiştiriyor olmasıydı. Kendi de hayret etmişti bu duruma. Bir şeyden mi kaçıyordu yoksa birinin mi peşindeydi; aradığı neydi, kimdi?

Biraz sonra bir ses duydu. Sanki ses biraz daha yükselse sahibini, çıkaracakmış hissine kapıldı. İplerini koparıp kaçan atlar misali hareket eden ayakları bir anda duruvermiş ve onun sendelemesine neden olmuştu. Kafasında billurlaştıramadığı bir şey vardı ve bu durum onu tedirgin ediyordu. Biraz sonra ileride,  birinin tecessüs ettiğinin farkına vardı. Tıpkı az önceki ses gibi hiç yabancı gelmese de net olarak göremiyordu. Ona doğru yaklaşmak istedi fakat ayakları az önceki vaziyetinin tam aksine dönüvermişti. Çiviyle oraya sabitlenmiş gibi ne bir adım geriye ne de ileriye gidebiliyordu. İçinde bulunduğu çözümsüzlük ruhunu sıkmış iyice bunalmasına neden olmuştu. Sanki kalbinde bir sır varmış da bu sırrı taşıyabilmek gayesi güden kalbi,  genişledikçe genişleyip sonunda kafesini kıracakmış gibi hissediyordu. Bu durumdan bir an önce kurtulmaktan başka bir şey düşünemiyordu.

Güneşin tenine vuran sıcaklığı ile gözlerini araladı. Kafasını yastığından kaldırmadan az önce yaşadıklarının bir kâbustan ibaret olduğuna sevinecek gibi oldu fakat gördüğü kâbus olsa da hissettikleri kâbustan ibaret değildi. Aksine gördükleri yaşadıklarından beslenmişti. İçinde bir zerre bile halâvete sahip olmayan duygular ona o kadar ıstırap vermişti ki gözleri kapalıyken bile zihninde ve ruhunda deveran ediyordu. Hiçbir şey yapmasa bile yorgundu, huzursuz hissediyordu. Üzerinde görünmeyen büyük bir ağırlık taşıyor gibiydi. Sanki yazılması beklenen bir hikâyesi varmış da o hikâyeyi yazacak ilhamı ve gücü toplamaya haiz değilmiş gibi hissediyordu. Hayatından en sevdiği insanlardan biri ayrılmıştı hem de hiç beklemediği bir anda… Hayallerinde yer verdiği ve hayallerine birlikte istikamet verdiği insan artık yanında olmayacaktı. Onunla düşlediği mutlu yazgı çoktan silinip gitmişti bile. Zihni hiç kanaatkâr davranmıyor, düşüncelerden arınmıyor aşırılığıyla onu kaygılandırıyordu. Ruhunda çağlayarak varlığını sürdürmek isteyen bu acıyı, yine ruhunun içindeki ayaklanmayla dizginlemeye çalışıyordu. En kötüsü de bir mütarekeye varamayacakları da mutlaktı. İlk defa yaşadığı bu tecrübenin verdiği derin ıstırabın izahını yapmaya muktedir değildi ve olacağına da inanmıyordu.

Yaşanmasına ihtimâl bile veremeyeceği kadar kıymetli bulduğu o günleri dolu dolu yaşamıştı hâlbuki. Artık öyle günleri de olmayacaktı ve sadece hatıralarda yaşatmaya devam edecekti.

Ve artık tek istediği biraz sessizlikti…

Biraz sessizlik!

Bu içeriğe emoji ile tepki ver
5 kullanıcı tepki verdi
Bunlar da ilginizi çekebilir
Benzer yazıları okuyabilirsiniz.
 
Hikâyenin Başa Sarmasıdır
  • ARALIK 17, 2020
  • 1255 görüntülenme
 
Gayya Kuyusunda Aşk
  • AĞUSTOS 23, 2020
  • 1486 görüntülenme
0 Yorum
Yorumları okuyabilir ve cevaplayabilirsiniz.

Yorum Yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlendi.