Bünyamin Tan, Tamer Sağcan’ın Kitabı Hakkında Yazdı: “Bu Evrenden Hikâyeler: Büyük Ortaklı Küçük Hikâyeler”

Balta
Bünyamin Tan, Tamer Sağcan’ın Kitabı Hakkında Yazdı: “Bu Evrenden Hikâyeler: Büyük Ortaklı Küçük Hikâyeler”

Fundamental ontolojinin kurucu babası olan Martin Heidegger, “İnsan yeryüzüne fırlatılmış bir varlıktır,” demiştir. Yani var olmayı tercih hakkı olmayan bir varlıktır insan. Dış dünyayı anlamlandırma, kendini ondan ayıran farkları tespit etme ve onunla bir noktada özdeşim kurma insanı bilinçli bir varlık yapan özellikleridir. Bu özellikler ona kendine ait bir evren kurma şansı tanır ve kurduğu bu evrenin bir eşi benzeri de bulunmaz. Kimi insanlar bunu anlatılar ortaya atarak sağlamıştır ki mitoloji, hikâye, masal, roman ve daha birçok anlatı türünün ortaya çıkmasına sebep bu saydığımız hususlardır. Tamer Sağcan da ‘fırlatıldığı’ bu dünyada kurduğu hikâye evreninde, kendi farkındalığını arayan ve bulunduğu evrenle özdeşim kurmaya çalışan insanların maceralarını Büyük Ortaklı Küçük Hikâyeler adlı kitabında anlatıyor. Hatta kitabın önsözünde bu insanların macerasını şu sözlerle tanımlıyor: “Bu evrenden hikâyeler olduğuna yemin edebiliriz ama büyük ihtimalle ispatlayamayız. Yine de kendinizden bir şeyler bulacaksınız, yani şimdi olmasa bile ‘yakın gelecekte’.”

Bu anlayışla yarattığı kahramanlardan Firuz Karga, okuduğu bir kitabın yazarına dönüşen ve yadsıdığı bu yeni kimliğinin yarattığı yabancılaşmadan kurtulmaya çalışarak gayelerine ulaşma çabası veren gölge bir “Kafka”dır. Satış müdürü Rahim Bey, iş yerindeki hiyerarşik ilişkileri olan insanlarla evde maddi beklentileriyle kendisini bekleyen karısının arasında sıkışmış, varoluşu ve farkındalığını sorgulayan sıradan bir hayatın sıradan bir adamıdır. Fakat bu sıradan adam, varlığını test etmek için sıra dışı şeyler yapmayı tasarlar. Fahrettin, VR gözlüğüyle oynadığı oyun esnasında gerçek dünyayla zihnindeki distopik bir zevk gecesinin varoluş ve yok oluş ikilemi arasında gelip gitmektedir. Turhan Bey ise hayatının gerçek taraflarını ölüm sonrası deneyimiyle öğrenip gerçek kimliğini sezinleyebilir. Amansız bir virüsün kasıp kavurduğu dünyada sanalla gerçeklik arasında bocalayan bir baba, kolektif bilinçdışının izlediği bilimkurgu dizileriyle birleşerek kendisine oynadığı oyunlarla mücadele eder. Küresel Devlet Organizasyonu’nun tüm dünyayı avucunun içine aldığı 22. yüzyıl dünyasında Methiye, arzularına ulaşmak yolunda hacı hoca takımından medet umup bir taciz olayının içinde bulur kendini. Mesut, herkesin mutlu olmak istediği ama bunu niçin istediğini bilmediği ve hatta nasıl mutlu olunacağından habersiz insanların yarattığı bir mutsuzluk hapishanesinde varlığını mutluluğa adamanın sıkıntısını yaşayan bir talihsizdir. Burhan ise çaresiz bir âşık olmaktan öteye gidememiş, aşk paradoksuyla özgürlük paradoksu arasında gelip gitmekte olan biçare bir âşıktır. Ve hepsi kumsalda zamanı sayan ve saklayan Tankut’un avuçlarının arasından kayıp giden ve ansızın karşısında beliren küçük kızın gözlerindeki maviliklere akıp giden birer kum taneleridir.

Yer yer distopik ve bilimkurgu unsurlarıyla süslü, akıcı anlatıma sahip ve yazarın dili kullanma becerisindeki yeteneğiyle harmanlanmış varoluşsal hikâyelerle örülü Büyük Ortaklı Küçük Hikâyeler, Sağcan’ın ilk hikâye kitabıdır. Kitaptaki hikâyelerin kurgusu, dili, göndermeleri ve arka planındaki okumaları dikkate alındığında sonraki hikâye çalışmalarının sinyalini vermektedir. Bu sebeple, Türk hikâyeciliğine yeni ve kalıcı bir renk geldiğini söylemek mümkündür.

Bu içeriğe emoji ile tepki ver
1 kullanıcı tepki verdi
Bunlar da ilginizi çekebilir
Benzer yazıları okuyabilirsiniz.
0 Yorum
Yorumları okuyabilir ve cevaplayabilirsiniz.

Yorum Yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlendi.