Tüfek, Mikrop ve Çelik
- ARALIK 4, 2018
- 0
- 0

QWERTY klavye 1873’de bir karşı-mühendislik tasarımıydı: Daktilo kullananları olabildiğince ağır yazmaya zorlamak için olmadık hilelere başvurulmuş, en çok kullanılan harfler klavyenin her sırasına dağıtılmış, (sağ elini kullanan insanları zayıf ellerini kullanmak zorunda bırakacak şekilde) harfler solda toplanmıştı. Göründüğü kadarıyla verimliliğe aykırı olan bütün bu özelliklerin gerisinde yatan neden, 1873’de daktilo kullanıcılarının yan yana iki tuşa art arda hızla bastığında harflerin birbirine karışmasıydı. Bu yüzden üreticiler daktilo yazanları yavaşlatmak zorundaydı. Daktilolardaki gelişmeler bu karışma sorununu ortadan kaldırınca 1932’de daha verimli olacak şekilde düzenlenmiş klavyelerle yapılan denemeler, yazı yazma hızımızın iki katına çıkacağını ve harcanacak çabanın %95 azalacağını gösterdi. Ama artık QWERTY klavyeler siperlere yerleşmişti. QWERTY klavyeyle yazan yüz binlerce daktilocunun, daktilo öğretmeninin, daktilo ve bilgisayar satıcısının, üreticisinin kazanılmış hakları, 60 yılı aşkın bir süredir klavyeleri etkili hale getirme yönündeki bütün girişimlerle çatışıyor.
Qwerty klavyelerin öyküsü size komik gelebilir ama buna benzer pek çok durumda daha ağır ekonomik sonuçlar söz konusu olmuştur. Transistör ABD’de icat edilmiş olmasına karşın, niçin dünyadaki transistörlü elektronik eşya pazarına, Amerika’nın Japonya’yla ödemeler dengesini bozacak derecede Japonya hakim? Çünkü Amerika elektronik eşya sanayisinin lambalı modeller ürettiği ve kendi ürünleriyle rekabet etmeye istekli olmadığı bir zamanda Sony, Western Electric’ten transistörün lisans haklarını almıştı. Alman ve Amerika Birleşik Devletleri kentlerinde sokakların aydınlatılmasında elektrik çoktan kullanılmaya başladığı halde niçin Britanya kentlerinin sokakları ta 1920’lere kadar gaz lambalarıyla aydınlatıldı? Çünkü Britanya’daki belediye idareleri gazla aydınlatmaya büyük yatırımlar yapmışlardı, rakipleri olan elektrik ışığı şirketlerinin önüne yasal engeller çıkardılar.
Jared Diamond – Tüfek, Mikrop ve Çelik s. 319-320.