İşsizlik Hakkı

Tengrist
İşsizlik Hakkı

Eğer insanlar kendilerine uzmanlar tarafından ihtiyaç olarak dayatılan şeyleri eksiklik olarak kabul etmeye gönüllü olmasalardı, meslekler hakim ve köreltici hale gelemezlerdi. İnsanlar ve meslekler arasındaki karşılıklı bağımlılık yozlaştırılan dil yoluyla örtbas edildi ve tahlil edilemedi. Eski güzel sözcükler, uzmanları evin dükkanın, mağazanın ve bunların arasındaki boşluğun vâsileri olarak belirlemeye yarayan damgalar haline getirildi. En temel ortak mal olan dil, her biri bir mesleğin kontrolü altında olan dolambaçlı jargonlar tarafından kirletildi. Sözcüklerin gasp edilmesi ve gündelik dilin içi boşaltılarak bürokratik bir terminolojiye indirgenmesi ile, çevresel bozulmanın insanları kâra dönük olarak istihdam edilmedikleri sürece fayda sağlamaktan mahrum bırakan özel bir şekli arasında itibarsızlaştırma dereceleri açısından yakın bir paralellik vardır. Profesyonel hakimiyetin etkisini azaltacak olası tasarım, tutum ve kanun değişikliklerinin mümkün olması, bu hakimiyetin arkasına saklandığı isimlendirme hilelerine karşı daha duyarlı olmamıza bağlıdır.

Konuşmayı öğrendiğim sıralarda, ‘problemler’ yalnızca matematik ve satranç ile, ‘çözümler’ düğümlerle ya da yasal konularla ilgiliydi ve ‘ihtiyaç’ genelde fiil olarak kullanılırdı. “Bir problemim var” ya da “Bir ihtiyacım var” gibi ifadeler kulağa hoş gelmezdi. Ben ilk gençliğimi yaşarken Mitler çözümler üzerine çalışmaya başladığında, ‘sosyal problem’ de yayıldı. Yoksullar arasında yepyeni ‘problem’ çocuklar olduğu keşfedilirken sosyal hizmet uzmanları da avlarını nasıl etiketleyeceklerini ve onların ‘ihtiyaçlarım’ nasıl standartlaştıracaklarını öğrendiler. İsim olarak kullanılan ‘ihtiyaç’ sözcüğü, mesleklerin hakimiyete giden yolda semirmelerini sağlayan bir besin oldu. Yoksulluk modernleştirildi. İdarecilik, yoksulluğu bir tecrübe olmaktan çıkarıp bir ölçüye dönüştürdü. Yoksullar muhtaçlar haline geldi.

Hayatımın ikinci yarısı boyunca, ‘muhtaç’ olmanın giderek saygı duyulan bir şey haline geldiğini gördüm. Hesaplanabilir ve dayatılabilir ihtiyaçlar toplumsal merdivende yükseldiler. İhtiyaç sahibi olmak bir yoksulluk belirtisi olmaktan çıktı. Gelir yeni ihtiyaç defterleri açtı. Spock, Comfort ve Nader’i sokaktaki insana ulaştıranlar, insanlara profesyonel reçetelere uyarak edindikleri problemler için çözümler satın almayı öğrettiler. Eğitim, öğrencilere daha az bulunan yüksekliklere tırmanmayı ve oralarda yepyeni melezleştirilmiş ihtiyaç türleri ekip biçmeyi öğretti. Reçeteler arttıkça yetenekler geriledi. Örneğin tıpta, farmakolojik etken maddesi daha fazla olan ilaçlar reçete edildikçe, insanların hafif kırıklıklarla ve basit rahatsızlıklarla başa çıkma istekleri ve yetenekleri kayboldu. Amerikan süpermarketlerinde her yıl ortalama 1500 yeni ürün raflardaki yerini alıyor. Bunların yüzde yirmisinden azı bir yıldan fazla satışta kalabiliyor, kalanlar ise satılamaz, modası geçmiş, riskli, kârsız, ya da yeni modellerle rekabet edemeyecek kadar eski olarak kabul ediliyor. Bu yüzden tüketiciler profesyonel tüketici koruma uzmanlarının rehberliğine ihtiyaç duymaya zorlanıyor.

Dahası, ürünlerin sürekli olarak yerlerini başka ürünlere terk etmesi isteklerin ne denli sığ ve şekillendirilebilir olduğunu açıklıyor. Paradoksal olarak, mühendislik ürünü ihtiyaçlardan doğan yoğunlaşmış tüketim, tüketicilerin spesifik ve potansiyel olarak hissedilen ihtiyaçlara giderek daha da kayıtsız hale gelmelerine yol açıyor. İhtiyaçlar, giderek artan bir şekilde reklam sloganları tarafından ve sicil memuru, güzellik uzmanı, jinekolog ve onlarca başka teşhis koyucunun yazdığı reçetelerle yapılan satışlarla yaratılıyor. Reklamlar, reçeteler ve kolektif ya da komün içindeki güdümlü tartışmalar yoluyla nasıl ihtiyaç duyulacağını resmen öğrenme ihtiyacı artık neredeyse her kültürde görülüyor. Bu kültürlerde, karar ve eylemler artık ihtiyaçların giderilmesi yoluyla edinilen kişisel deneyimler değil; buna uyum sağlayan tüketici de hissedilen ihtiyaçların yerine öğrenilmiş ihtiyaçları geçiriyor. İnsanlar nasıl ihtiyaç duyacağını öğrenmek için hevesli öğrenciler haline geldikçe istekleri tatmin deneyiminden yola çıkarak biçimlendirme becerisi yalnızca çok zenginlere ve hiçbir şeyi olmayanlara özgü ender bir yetenek haline geliyor, ihtiyaçlar her biri uygun bir uzman tarafından idare edilen daha küçük bileşenler halinde bölündükçe, tüketiciler çeşitli akıl hocaları tarafından yapılan önerileri bağlılıkla arzulanabilecek ve zevkle sahiplenilebilecek anlamlı bir bütün içinde bir araya getirmekte güçlük çekiyorlar. Gelir idarecileri, yaşam biçimi danışmanları, farkındalık arttırıcılar, akademik yol göstericiler, yiyecek modası uzmanları, duyarlık geliştiriciler ve benzerleri, yönetilecek yepyeni alanları fark etmeye ve o alanlardaki parçalanmış ihtiyaçlar için paketlenmiş ürünler sevk etmeye başlıyorlar.

İsim olarak kullanılan ‘ihtiyaç’, profesyonel bir kalıbın bireysel düzlemdeki ürünüdür; profesyonellerin fabrikasyon ürünlerini döktükleri kalıbın plastik köpükten kopyasıdır; tüketicilerin üretildiği kuluçka hücrelerinin reklamla oluşturulmuş biçimidir. insanın kendi ihtiyaçlarından habersiz veya bunlara ikna olmamış olması affedilemez bir anti-sosyal davranış haline gelmiştir. İyi yurttaş, standartlaştırılmış ihtiyaçları büyük bir inançla kendi kendisine dayatan ve bu ihtiyaçların reddinin olduğu kadar, alternatiflerne yönelik arzuların da kökünü kazıyan insandır.

Ben doğduğum sıralarda, yani Stalin, Hitler ve Roosevelt iktidara gelmeden önce, ateşi çıktığı zaman sağlık hizmetine ihtiyaç duyanlar yalnızca zenginler, hastalık hastaları ve seçkinler kulübünün üyeleriydi. Doktorlar da tedavi olarak büyükannelerin yaptığından fazlasını yapamazlardı. Tıpta, ihtiyaçların ilk mutasyonu, sülfonamidler ve antibiyotiklerle başladı. Enfeksiyonların kontrolü basit ve etkili bir rutin haline geldikçe daha çok ilaç yazılmaya başlandı. İnsanlara hasta rolünü verme yetkisi tıbbi bir tekelin eline geçti. Kendisini hasta hisseden bir insan hastaneye gidip bir hastalık ismi edinmek ve hasta adı verilen azınlığın bir mensubu olarak ilan edilmek zorunda kaldı: Yani tekrar faydalı hale gelmeleri için iyileşmeleri emredilen ve bu nedenle işlerinden affedilen, yardım edilmesi gereken ve doktorun talimatları alıma giren insanlar. Paradoksal olarak, farmakolojik teknikler, yani tahlil ve ilaçlar ucuz ve ulaşılabilir hale geldikçe insanların doktorlara ihtiyaç duymamaları gerekirken, yürürlüğe sokulan yasalar ve polisiye tedbirlerle bilimin basitleştirdiği bu işlemlerin serbest kullanımı kısıtlandı ve reçeteye tabi kılındı.

Tıbbi ihtiyaçların ikinci mutasyonu, hastalar artık bir azınlık olmaktan çıktıklarında gerçekleşti. Bugün doktorların talimatlarından uzak durabilen insan sayısı oldukça azdır. İtalya’da, Amerika’da, Fransa’da ya da Belçika’da her iki insandan biri kendilerini tedavi eden, nasihat veren veya en azından gözlemleyen çeşitli sağlık uzmanları tarafından sürekli olarak gözetim altında tutuluyorlar. Böylesine uzmanlaşmış bir bakımın temel hedefi, hiç olmazsa dişlerin, rahmin, duyguların, kan basıncının veya hormon seviyelerinin durumu gibi hastanın kendisinin hissedemeyeceği şeylerdir. Hastalar artık azınlıkta değiller. Şimdiki azınlık, bütün hasta rollerinden bir şekilde kaçabilmiş o sapkınlar. Bu azınlık yoksullardan, köylülerden, yeni göçmenlerden ve bazen kendi iradeleriyle tıbbi olarak firari duruma düşmüş diğer muhtelif insanlardan oluşuyor. Yalnızca yirmi yıl önce doktora ihtiyaç duymamak -o zamanlar iyi bir şey olarak kabul edilen- bir normal sağlık belirtisiydi. Hasta olmayan birinin şu anda aynı durumda olması bir yoksulluk ya da başkaldırı belirtisi olarak görülüyor. Hastalık hastasının durumu bile değişti. 40’lı yıllarda bir doktor için hastalık hastası, kapısını aşındırıp duran, kendine hayali hastalıklar yaratan insan demekti. Şimdi doktorlar kendilerinden kaçan azınlığa aynı ismi veriyorlar: artık hastalık hastaları kendilerine hayalî sağlık atfedenler. Hayat boyu hasta olarak kalma pahasına profesyonel sağlık sistemine damardan bağlanmak, artık sakat insanı geri kalan yurttaşlardan ayıran utanç verici bir durum değil. Artık sapkın çoğunluklar ve onların bakıcıları için örgütlenmiş bir toplumda yaşıyoruz. Çeşitli profesyonellerin aktif müşterileri olmak, toplumumuzun direği olan tüketiciler evreninde insana iyi tanımlanmış bir yer kazandırıyor. Nitekim tıbbın liberal bir danışmanlık mesleğinden hakim ve köreltici bir mesleğe dönüşmesi, ihtiyaç sahiplerinin sayısında muazzam bir artışa neden oldu.

Bu kritik anda, dayatılmış istekler üçüncü bir mutasyon geçiriyor. Profesyonellerin deyimiyle multi-disipliner bir problemin içinde birleşiyor ve böylece multi-profesyonel bir çözüme ihtiyaç duyuyorlar. İlk olarak, ürünlerin çoğalmasıyla her bir ürün bir gerekliliğe dönüşerek tüketiciyi komut altında ihtiyaç duyması için etkili bir şekilde eğitti. Daha sonra ihtiyaçların gitgide daha küçük ve bağlantısız parçalara ayrılması tüketiciyi ihtiyaçlarını anlamlı bir bütün halinde bir araya getirebilmek için uzman yargısına bağımlı hale getirdi. Otomotiv endüstrisi bunun iyi bir örneğidir. Altmışların sonuna gelindiğinde basit bir Ford arabayı çekici bir hale getirebilmek için reklamı yapılan opsiyonel ekipman sayısı katlanarak artmıştı. Ama tüketicinin beklentisinin aksine, bu ‘opsiyonel’ ıvır zıvır arabaya Detroit fabrikasındaki montaj hattında takılıyordu ve Plains’deki müşteri rastgele gönderilmiş paketler arasında seçim yapmak zorunda kalıyordu: Ya istediği üstü açılabilen modeli alacak, ama nefret ettiği yeşil koltuklara katlanmak zorunda kalacaktı, ya da leopar desenli koltuklarla sevgilisini memnun edecek ama üstü kapalı bir modele ve çirkin bir döşemeye sahip olacaktı.

Sonuçta müşteri, gardiyanlarının ‘tatmin edici muamele’ adını verdikleri şeyi almak için bir ekip yaklaşımına ihtiyaç duymak üzere eğitildi. Tüketicinin durumunu iyileştiren kişisel hizmetler bunu iyi örnekliyor. Tedavi bolluğu, hizmet profesyonelleri tarafından ihtiyaç sahibi olarak teşhis konmuş olanların çoğunun kullanılabilir ömrünü tüketti. Hizmet ekonomisinin yoğunluğu, pedagojik, tıbbi ve toplumsal tedavileri tüketmek için gereken zamanı giderek kıtlaştırdı. Zaman kıtlığı yakında bu reçete edilmiş ve genelde kamu tarafından finanse edilen hizmetlerin tüketiminin önündeki en büyük engel olabilir. Bu tür kıtlığın belirtileri erken yaşlardan itibaren ortaya çıkıyor. Çocuklar daha ana-okulundayken, alerji uzmanı, konuşma patologu, pediyatrist, çocuk psikologu, sosyal hizmet uzmanı, beden eğitimci ve öğretmen gibi uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından yönetime maruz kalıyor. Birçok değişik alandan profesyonel böylesi bir pedokratlar ekibi oluşturarak ihtiyaç dayatmayı kısıtlayan dar zamanı paylaşmaya çalışıyorlar. Yetişkinlere yönelik hizmet paketleri ise okul yerine işyerine odaklanıyor. Personel amiri, iş eğitimcisi, hizmet içi eğitim uzmanı, sigorta plancısı ve farkındalık artırıcı işçinin zamanını ele geçirmek için rekabet etmektense o zamanı paylaşmayı yeğliyorlar. İhtiyaçsız bir insan oldukça şüphe çekici olurdu.

Bu yüzden, insanlara paradan ziyade alacakları hizmetler için işlerine ihtiyaç duydukları söyleniyor. Ortak mallar bertaraf edilerek yerine profesyonel hizmetleri ulaştırmaya yarayan borulardan oluşan yeni bir plasenta getirildi. Hayat sürekli yoğun bakım altında felç oldu.

Ivan Illich – İşsizlik Hakkı (s. 61-62)

Bu içeriğe emoji ile tepki ver
1 kullanıcı tepki verdi
Bunlar da ilginizi çekebilir
Benzer yazıları okuyabilirsiniz.
 
Edebiyata Övgü
  • KASIM 7, 2019
  • 1308 görüntülenme
 
Nizar Kabbânî
  • TEMMUZ 23, 2019
  • 1409 görüntülenme
0 Yorum
Yorumları okuyabilir ve cevaplayabilirsiniz.

Yorum Yazın
E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlendi.