Arno Gruen’in Demokrasi Mücadelesinden 14 Alıntı
- MAYIS 13, 2019
- 0
- 0

İnsan başkalarına verdiği acıyı küçümser ama en fazla çekmiş olduğu ve hissetmesine izin verilmeyen acıyı küçümser. (s.18)
Albert Einstein şöyle demişti: Dünya kötülerin değil, kötülüğe göz yumanların tehdidi altında. (s.25)
Kişi kendinden farklı bir insan, bir düşman arayarak, bularak ve ona savaş açarak kedini biçimlendirir (…) (s.26)
Anne-babayla uzlaşabilmek için kendiliklerinden vazgeçmek zorunda kalan insanlar, sürekli olarak bir yabancıda kendini ararlar; aradıkları düşman, bir yabancı üzerinden savaş açmak zorunluluğu duydukları kendilikleridir aslında. (s.26)
Şiddet yanlısı gençlerin psikolojik bozukluklarının iyileştirilmesinde sevecenliğin pek de katkısının olmadığı açık, duygudaşlık kesinlikle gerekli olduğu halde. Etkili olan tek şey şiddet karşısında kesin bir biçimde hayır diyen istikrarlı bir tavırdır. İnsaniyetleri hasat almış bu kişilere anlayışla ve dostça yaklaşmak, bu yaklaşımı zayıflık olarak görecekleri için onlarda kendi tutumlarının haklı olduğu duygusu yaratır. (s.30)
Morton Rhue, Die Welle (Dalga) isimli kitabında, Palo Alto’daki yüksekokulda 1969 yılında yapılan bir eğitim uygulamasından söz ediyor. Öğrenciler bu uygulama süresince tümüyle otorite ve disipline boyun eğmiş, kendi inisiyatiflerinden ve istemlerinden gönüllü olarak vazgeçmişlerdi. Kendilerini Nazi devletininkine benzer bir sosyal ortama teslim etmişleri ve kendi köleleştirilmiş hallerine rağmen baskı gören öğrencilerden daha üstün olduklarını düşünüyorlardı. Uygulamaya katılmayan çok az kişi olmuştu. (s.47)
Sosyalleşme sürecimiz bizi daha çok başkasının izinden gitmeye koşullandırıyor. Bu yüzden güçlülük, kararlılık ve güvenilirlik pozu takınan liderler de hep kolaylıkla inandırıcı gelebiliyor. Ayrıca bir de düşman imgeleri yaratıp böylece nefreti tahrik etmek için bir meşruluk sağlayabilirlerse başarılı olmaları garanti sayılabilir. (s.50)
İyi bir oyuncu kendi gerçek karakterini nasıl gizleyeceğini gayet iyi bilir. (s.50)
Kızlarını şımartıyorlardı. Şımartarak ilişki kurmanın çocuğa verdiği zarar bizim kültürümüzde pek fark edilmez. Aksine şımartma çoğunlukla yanlış anlaşılarak sevgi sanılır. Bu tür çocuklar parçalanmış bir dünyada yaşarlar. Anne-babalarının onları çok sevdikleri ve her istediklerini yaptıkları söylenirken bu çocuklar aslında el konma halini, yani şiddetin sevgi olarak gösterilen bir türünü yaşamaktadırlar. (s.58)
Şiddet, temelini itaat eğiliminin oluşturduğu tüm topluluklarda içkindir. Eğer sadece kendimizi sevmeyi öğrenmişsek, eğer itaatkârsak, o zaman itaati sorgulayanlara karşı duygudaşlık gösteremeyiz. Bu durumda, bir zamanlar bize de ait olmuş olan itaatsizliği, farkına varmadan başkalarında cezalandırır ve yok ederiz. (s.73)
Hiçbir biçimde sağlıklı olmayan bir insanın da tamamen normal davranabileceği çoğunlukla görmezden gelinir. Bu hata bazen, bu tür insanlar normal davrandıkları için hastaneden veya hapishaneden vaktinden önce çıkarıldıklarında üzücü bir biçimde kavranır, çünkü serbest kalır kalmaz cinayet işlerler. (s.94)
Kendini Allah için teröre feda ediş itaatin bir lanetidir. Bu tür insanlar, bir otoriteye itaat ederken kendiliklerini yitirmiş olduklarından kurtuluş arayışı içindedirler. Bu insanlar çelişkili bir biçimde yüksek bir otoriteye sığınarak korunacaklarını sanırlar. (s.99)
Dünyada olup bitenler canımızı acıtıyor. Ne yazık ki, çoğunluk çözümü daha fazla acı üretmekten başka işe yaramayacak yöntemlerde görüyor. Bu tür insanlar, bizleri terör eylemleriyle korku ve dehşete boğanların birer yansımasıdır. Onların da kendi kişilik yapılarını ayakta tutabilmek için düşman imgelerine ihtiyaçları vardır. (s.107)
Yaşama yatırım yapmak silahlanmayı ve savaşları finanse etmekten çok daha ucuza mal olacaktır. Bizim için yaşamın yolundan başka bir yol yok. (s.133)