Zamanın Dili
- TEMMUZ 17, 2019
- 0
- 0

Zamanın dili olsa ne anlatırdı, hiç düşünen olmuş mudur? Haydi düşünelim hep birlikte. Ben düşünmeye başladığımda, çocuk yüreğim duvara ensesinden asılmış ahşap çerçeveli saatle göz göze gelir, akrep ile yelkovan arasındaki koşuşturmalı sohbeti merakla dinler, sabaha perdeyi aşıp odanın merkezine ulaşan güneşle akşam karanlığına evrilen günü zaman kavramıyla tanımlamaya çalışırdım.
Zamanın dilinin olduğunu çok küçük yaşta öğrenmiştim. Onunla sohbet etmek keyifli olduğu kadar akıcıydı da. Öyle hızlı akıyordu ki, bazen parlak bir yıldız, kimi zaman şişman bir bulut, kimi zamansa güneş ışığı olarak beliriveriyordu. Zaman mefhumu Tanpınar’ın yekpâre geniş bir zamanıyla göz kırparken, Kısakürek’in zaman çarkları yüreğimi öğütüyordu. Zamanın dili sondan eklemeli değildi, belki onlarca çekimi de yoktu. Bir dil ailesinin çocuğu değildi ama kendi yalnızlığına tutunup uçan bir kuş, maviliğini deniz ve gökyüzü ile paylaşmış hınzır bir çocuk eylemiydi.
Zamanın dilinin olduğunu büyürken de öğrenmeye devam ettim. Akrep ve yelkovan kovalamaca oynarken beni de geride bıraktığım önce tek, sonra iki haneli yaşlar ittiriyordu sır vermediği geleceğe. Onunla konuşmak her insana iyi gelmez. Evet, bazen en büyük dert ortağı olur. Karanlığın derinliğinde uykuda olan insanlara hep bozuk atar. Yirmi dört saat değil, bir ömür nefes alıyorum ben, der; sinirlenir, bazen huysuzlaşır. Pil ameliyatı ister durdurur kendini. Yeni pil takılınca canlanır, bir sonraki yeni pile kadar tıkır tıkır devam eder. Alarm saatlerinde avazı çıktığı kadar bağırır. Mahallenin horozlarına çoğu zaman kızar çünkü horozlar ondan önce öter, yakar evlerin ışıklarını sabah alacasında.
Zamanın dilinin olduğunu büyüdüm ve en iyi şekilde öğrendim. Yatağın başucundan ilk günaydını ondan alır, kolumdan öğle yemeği vaktini fısıldayıp, akşamüzeri ise eve dön artık çağrısını yapar. Sohbetini ise gece geç saatte kaldıysak, kaşlarını çatarak sürdürür. Zamanın dili işte böyledir. Soyut bir dili vardır ama somut olan tüm mekânı bir anda harekete geçirir. Devinimi sonsuzluğa, sözleri boşluğa, saçları rüzgâra, gözleri sabit bir noktaya çevrilidir.
Zamanın dili vardır ama kötü konuşmaz. Ağzına acı biber sürmeye de gerek yoktur. Kendi diliyle, sohbetiyle yaşamın bilinmez yolculuğunun adıdır. Zamanın dili mevsim bilmeden, gündüz-gece düşünmeden yaşam değirmenidir, döner de döner. Döndükçe sohbete devam eder. Suyun berrak bir nehirde süzülüşü gibi, insanın çaresizliği, umutları, derin bakışları gibi…
Bir zaman,
Bir dil,
Dilin Zamanı,
Bir zaman,
Zamanın dili…