Türklerde Ateş Kültü
- OCAK 22, 2020
- 1
- 6
Ateş, insanlık tarihinde önemli bir yer tutan, insanların vazgeçilmezleri arasında yer alan buluşlardandır. İlk insanlar bitkilerle beslendiği için ateşe gerek duymazken etçil toplumlara geçişle birlikte ateş, insanlar için vazgeçilmez bir gereklilik halini almıştır. İnsanlar ateşi yaşamlarını içine almış, ateşi doğanın bir parçası olarak kabul etmiş dolayısıyla ateşle ilgili inançların doğması da kaçınılmaz olmuştur.
Ateş, temelinde korku ve saygıyı barındıran bir külttür (inanç). İnsanlar ateşin görkeminden korkup kudretine karşı hep saygı duymayı bilmişlerdir. Korku beraberinde gücü getirmiş; saygı da ateşin kutsallığını doğurmuştur. Bu yüzden tüm milletler için ateş, önemli bir güç simgesi olmuş ve daima kutsal sayılmıştır. Çeşitli destanlarda ve menkıbelerde ateşe yer verilmiş, herkes kendi kutsal ateş kültünü yaratmıştır. Hazreti İbrahim kıssasında Nemrut’un o zamana kadar görülmemiş en büyük ateşi yaktırması ya da Zincirlere Vurulan Prometheus’un hikayesinde tanrıların ateşi insanlar üzerinde güç unsuru olarak kullanması, ateş kimdeyse güç ondadır anlayışını açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca Prometheus hikayesinden yola çıkarak Yunan tanrılarının belki de ateşi ilk bulan insanlar olabileceği yorumunda bulunabiliriz.
Türk tarihi içerisinde ateş kültünü incelersek biraz geriye Türk tarihinin başlangıç dönemlerine kadar gitmemiz gerekiyor. Ateş ile ilgili ilk bulgular bizi Altay ve Saha Türklerine götürüyor. Yaradılış destanında da karşımıza çıkan Altayların tanrısı Ülgen, gökten iki taş indirmiş bunları birbirine sürtüp kuru otlardan ateş yakmıştır. Tanrı elinden yakılan bu ateş Türkler için kutsal sayılmıştır. Bu kutsiyet bu güne kadar değişik inanç ve adetlerle yerini korumayı başarmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere Türkler ateşi tanrılaştırmamış, tanrının insanlara gönderdiğini bir lütuf olarak görmüşlerdir. Şimşek ve yıldırımı da ateş kültü içerisinde tanrıdan kendilerine gönderilen bir uyarı olarak kabul etmişlerdir.
Türklerde ateş aynı zamanda arınmanın, şifa bulmanın ve temizlenmenin sembolü olarak da karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, eski zamanlarda yaraların mikrop kapmaması için kızgın ateşle dağlandığı bilinmektedir. Türklerin Ergenekon’dan çıkışı ve baharın başlangıcı kabul edilen 21 Mart’ta Nevruz ateşi yakılıp üzerinden atlayan kişinin bir yıl boyunca sağlıklı kalınacağına inanılmaktadır. Göktürklerde de ülkeye gelen elçiler ateşten bir yoldan geçirilerek kabul edilir böylece kötü düşüncelerden arındırılıp hükümdarın karşısına çıkarılırmış. Bugün bile nazar inancının bir ritüeli olan üzerlik otu ateşle tütsü haline getirilir; hem koklamak, hem de üzerinden atlamak suretiyle nazarı, kem olan her şeyi sizden uzak tutacağına dair inanç sürüp gider.
Ateş kültü beraberinde ocak kültünü de doğurmuştur. Ocakta yanan ateş aileleyi temsil etmiştir. Bunlardır ki ocağın sönsün, ocağının ateşi tütmesin gibi sözler soyunun devam etmemesi yönünde yorumlanmıştır. Tüm kültlerde olduğu gibi ateşin de bir ruhu olduğuna inanılır buna ateş iyesi denilmektedir ve ateş iyesine duyulan saygıdan ateşle oynanmaz, ateşe su dökülmez, ateşe tütükülmezdi. Hatta ateşin külünü bile her yere dökmememizin altında yatan sebep ateş iyesine duyulan saygıdandır. Ateş, ocak ve aile ilişkisi göz önünde bulundurularak ateş iyesinin kadın olma ihtimali üzerinde durulmuştur.
Ayrıca savaşçı bir toplum olan Türkler silah yapmak için demiri ateşle dövmüşlerdir. Madenlerini ateşle döven demirciler de toplumda özel bir yere konulmuştur. Böyle güçlü bir kültün edebiyatımızda da yer alması kaçınılmaz olmuştur. Destanlarda yer edinmeyi başaran ateş, Ergenekon destanında demir dağı ateş sayesinde eritmelerini, Manas destanında da eş seçimi ve geleceğinin yorumlaması şeklinde yer almıştır.
Biraz daha yakın tarihe gidersek günahlardan arınmanın da sembolü olan ateşi, ilk psikolojik roman örneği diyebileceğimiz Mehmet Rauf’un Eylül’ünde toplumca ayıplanacak bir duruma düşen iki aşık Suat ve Necip, romanın sonunda belki de bilerek ateşler içinde bırakılır. Ateş bir medeniyet göstergesidir. Ateşin bulunmasıyla birlikte insanlar yaşam tarzını değiştirmiş, çağ atlamış ve büyük gelişmeler kaydetmiştir. Ateş, günümüzde de önemi korumaya devam etmektedir. Bu da insanlar var oldukça ateşin; ateş var oldukça ateş kültünün var olacağını gösterir.
Yorum YazınE-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlendi.
Ateşin sıcaklığını hissettirdiniz öğretmenim