Hayal Kahvesi
- EYLÜL 6, 2019
- 0
- 2

İnsanlar, karanlık düşünceler dört bir yanı sardığında Hayal Kahvesi denilen sakin ve huzurlu bir yuvayı uğrak bilir, aydınlığı böyle bulacağına inanırlarmış. Hüzne teslimiyet sunan şebnemler o güzel yaprakların üzerine insanların Hayal Kahvesinden ağlayarak çıktığı gecelerde yağarmış. İncelerek dudaklara dökülen yaşlar şebnemle birleşir yaprağın yeşiline tutunurmuş, kadim bir sırrı fısıldar gibi.
Biz de bu Hayal Kahvesinde uçsuz bucaksız hayaller kuranlardan olmuşuz. Kimi zaman kararlı ve coşkun, yeşil mavi menevişli, kimi zaman ikircikli ve durgun hayaller; kimi zaman kalabalıktan kaçıp yalnız kalmış, kimi zamansa yalnızlıktan sıyrılıp kalabalığa dalmışız.
Biz ki, hayaller kurmuşuz uçsuz bucaksız. Türlü türlü şaheserler görmüş, dünyada yıkılan tahtı gönlümüzde örmüşüz. Nenemizden türküler dinlemiş, turnaları özlemişiz; hayatlar dinlemiş, sözler bellemişiz.
“Üç vakte kadar gelir, vaslı gözleyim,” demiş, istikamet almış, sonra mesafeyi idrak edip geniş zamanları sorgulamışız. Zaman ve mekân mevcûdiyetini, dünyanın yongası saymayı yasak bilmişiz burada. Öyle inanmış, öyle sevinmişiz… Bir garip hayalle doğmuşuz hatır nedir bilmez dünyaya. Bin gören göz fakir dese de biz kendimize zengin demişiz. Pek yaman kılıçlara karşı kuru daldan hazer etmemişiz.
Hayal bu ya; tekinsizliğe karşı tedbirsiz kalmayı hüner edinmiş mahlûkatın istinadı olmuş vaktine erdikçe. Hakikat hançeri bağrımıza saplandığında bahanelerle oyalanmamışız. Kendi mümtaz kahvemize çekilmiş nefh-i sur’u beklemişiz. Biz ki, kuşluk vakitlerinde göğü gözlemiş ve yalnız ona içlenmişiz.
Biz ki, Hayal Kahvesine uğramışız…
Biz ki Hayal Kahvesinden ağlayarak çıkmışız.
Yine de hayaller kurmuşuz uçsuz bucaksız…
Hayaller kurmuş ona inanmış ve ona sevinmişiz…