Dostum Akşam ve Fırtınaya İnkisârımız
- NİSAN 2, 2019
- 1
- 1

Evet, senden uzaktayım ama her şeyi görebiliyorum. Kaç kere gözyaşlarınla yağmuru üzerime indirdiğini gördüm. İnan bana uzaktan daha çok şey görüyorum; detayına girip kaybolmadan, içinde sancılanıp kıvranmadan.
Bütün ayrılışlar zor olandan, su geçirmez bir gerçektir bu, bilirim. Ama kimi daha nezâketsiz, âniden, kâlbe inercesine gelir; kavuşmalarıysa ziyanda, ayak izlerini yağan yağmurun altında bırakmış çoktan.
Ve bir akşam… Hatırlıyorum, âsi bir kırgınlık serili üzerinde. Çığlıklarını avaz mahzenine mühürlemiş. Belli etmemeye çalışıyor ama ayan beyan ortada; yaralanmış! Uzaktayım ama fark eder mi yaralarına nazarımla dokunabiliyorsam?
Ey fırtına, sana nasıl kızgınım bir bilsen! Sürükleyip götürdün akşamımı, kendi serinliğiyle bezenen tâze çiçeklerini. Sâyende (!) ayakkabılarıma çiçekler değmeyecek artık. Değmeyecek. Bunu affedemem! Şapkamı, kağıtlarımı uçursaydın, neyse de akşamımın en diri kızıllığına bağrında biriktirdiğin toprağı karıştırdın, rengini soldurdun. Bunu affedemem. Sakın bağışlanma dileme. Sen bir felâkete gebesin!
Ey soylu sevgisini yankılanan gökyüzünde bir meşâle gibi taşıyan akşam!
Ey kırlarda yalın ayak koşan çocukların başını okşayan akşam!
Ey batarken bile merhametli güzelliğini denize sunan akşam!
Şimdi dinle beni!
“Artık unutmalısın fırtınayı,” demeyeceğim. Artık hiç bilmemelisin fırtınayı. Bilmediğin şey sende hiç varlık bulamaz. Sende varlık bulmayan şey ise kaybolup gider.
Bir sır öğrendim senden, ayaklarımı yerinden kesen cinsten. İhtişamlı benzin ruhuma güç verdi, yüzümü güldürdü. Şimdi sana sitem etmek üzere kelimelerim ihtişamını tekrar giymeni istiyorum. Tekrar güldür yüzümü, benzinin rengi benzimi boyasın istiyorum. Dostuna bunu çok görme.
Ve istiyorum ki Sâdi’nin seslenişini duy, uzak bir diyardan:
”Aşkı bulmaya çalışan birinin bütün yaraları onurludur.”
”Aşkı bulmaya çalışan birinin bütün yaraları onurludur.”